Yeni Türk Devletinin Bağımsızlığının Dünya Devletleri Tarafından Tanındığı Antlaşma Nedir?
İstanbul’da yaşıyorum, 29 yaşındayım ve bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyorum. Her gün sokakta, vapurda, metroda, ofiste farklı hayatlara temas ediyorum. Tarih kitaplarında tek bir başlık gibi duran bazı konular var ya, işte onlar benim için hiç tek başına durmuyor. “Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma nedir?” sorusu da bunlardan biri. Cevap net: Lozan Antlaşması. Ama benim derdim sadece adını söylemek değil. Bu antlaşmanın kimlerin hayatını nasıl etkilediğini, bugün sokakta yürürken hâlâ nasıl yankılandığını düşünmek.
Lozan Antlaşması: Kâğıt Üzerindeki Tanınma
Yeni Türk devletinin bağımsızlığı ne zaman ve nasıl tanındı?
Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma nedir diye sorulduğunda, tarihsel olarak 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması karşımıza çıkar. Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından kurulan yeni devletin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bu antlaşma, sınırları, egemenliği ve hukuki statüyü belirlemiştir.
Bu, diplomatik bir zaferdi. Siyasi olarak “artık buradayız” deme hâliydi. Ama ben bir STK çalışanı olarak hep şunu soruyorum: Bu “buradayız” cümlesinin içinde kimler vardı, kimler yoktu?
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Lozan
Görünmeyen kadınlar
Lozan Antlaşması imzalandığında masada kimler vardı diye düşünüyorum. Erkekler. Generaller, diplomatlar, devlet adamları. Bugün iş çıkışı metrobüste ayakta duran, çocuğuyla eve yetişmeye çalışan bir kadını izlerken şunu hissediyorum: Bu ülkenin bağımsızlığı kadınlar için ne ifade etti?
Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma, kadınlara doğrudan haklar tanımadı. Ama o siyasi zemin olmasaydı, sonraki yıllarda kazanılan medeni haklar da mümkün olmayacaktı. Yine de bu, kadınların bağımsızlık sürecinde pasif olduğu anlamına gelmiyor. Sokakta yürürken, başörtülü, başı açık, genç, yaşlı kadınları gördüğümde, hepsinin bu tarihin dolaylı mirasçıları olduğunu düşünüyorum.
Çeşitlilik ve Azınlıklar: Tanınan Devlet, Tanınmayan Hikâyeler
Toplu taşımada duyulan diller
Sabah işe giderken tramvayda yanımda Kürtçe konuşan iki genç, karşı koltukta Ermenice fısıldaşan yaşlı bir çift, biraz ileride Arapça telefonla konuşan bir işçi görüyorum. Lozan Antlaşması, azınlık hakları meselesini de düzenlemişti. Ama pratikte bu hakların ne kadarının hayata geçtiği hep tartışmalı oldu.
Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma nedir sorusu, azınlıklar için bazen şu anlama geldi: Yeni bir devlet var, ama bu devletin içinde kendin için ne kadar yer bulabiliyorsun? Tanınmak sadece dışarıya karşı mı olur, içeride de tanınmak gerekmez mi?
Sosyal Adalet Açısından Lozan’ın Gölgesi
İşyerinde eşitlik meselesi
Çalıştığım kurumda sık sık sosyal adalet üzerine konuşuyoruz. Gelir eşitsizliği, bölgesel farklar, eğitime erişim… Bunların hepsi doğrudan Lozan’la başlamadı elbette, ama Lozan sonrası kurulan sistemin sonuçları. Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma, siyasi bağımsızlığı garanti altına aldı; sosyal adalet ise zamana ve mücadeleye bırakıldı.
Ofiste temizlik görevlisiyle aynı mutfağı paylaşıyorum. O çayı doldururken ben bilgisayarımı kapatıyorum. Aynı devletin yurttaşlarıyız ama hayatlarımız arasındaki mesafe bazen sınır çizgilerinden daha keskin. İşte burada bağımsızlık kavramını yeniden düşünmeye başlıyorum.
Günlük Hayatta Lozan’ın Yankıları
Bağımsızlık sadece bayramlarda mı hatırlanır?
Milli bayramlarda bayraklarla süslenen caddelerden geçerken hep şunu hissediyorum: Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma, sadece tarih derslerinde anlatılacak bir konu değil. O antlaşma sayesinde bugün bu sokaklarda özgürce yürüyebiliyoruz. Ama özgürlük herkes için aynı mı?
Bir mülteci kadının belediye otobüsünde maruz kaldığı bakışlar, engelli bir bireyin kaldırımda yaşadığı zorluklar, gençlerin işsizlik kaygısı… Bunların hepsi, bağımsızlığın sosyal boyutunu sorgulatıyor bana.
Sonuç: Tanınma Bir Başlangıçtır
Yeni Türk devletinin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanındığı antlaşma nedir sorusunun cevabı Lozan Antlaşması’dır, evet. Ama bu cevap burada bitmemeli. Lozan, bir kapının açılmasıydı. O kapıdan kimlerin eşit şekilde geçebildiği ise hâlâ tartışma konusu.
Sokakta gördüklerim, toplu taşımada duyduklarım, işyerinde yaşadıklarım bana şunu söylüyor: Bağımsızlık, sadece devletler için değil, insanlar için de anlamlı olmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitliliğin tanınması ve sosyal adalet olmadan, tanınma hep eksik kalıyor.
Belki de bugün bize düşen şey, Lozan’ı sadece bir tarihsel başarı olarak değil, tamamlanması gereken bir toplumsal sözleşme olarak yeniden düşünmek.